TÜRK-İSLAM MEDENİYETİNDE BİLGİNLER
Sosyal Bilgiler 7.Sınıf, Bilim, Teknoloji ve Toplum öğrenme alanı, Türk- İslam Medeniyetinde Yetişen Bilginlerin Bilimsel Gelişme Sürecine Katkılarını Tartışır kazanımı.
SB.7.4.2. Türk-İslam medeniyetinde yetişen bilginlerin bilimsel gelişme sürecine katkılarını tartışır.

Kâğıt, saat, takvim, cam, kumaş gibi günlük hayatımızda sıkça kullandığımız nesneleri düşünelim. Herhâlde bunlar icat edilmeseydi yaşamımızda zorluklarla karşılaşacaktık. Bunlar ve daha pek çok icat birçok medeniyetin katkısıyla günümüzdeki şekillerini almışlardır.
Kâğıt, önce Müslümanlar, sonra Avrupalılar tarafından geliştirilerek günümüzde kullandığımız hâlini almıştır.
Mezopotamya, Mısır, Çin, Yunan ve Roma medeniyetleri İlk Çağ’da bilimsel gelişmelere öncülük etmişlerdir. Orta Çağ’da ise Türk–İslam medeniyeti bilimsel gelişme sürecine önemli katkılar yapmıştır. Hz. Muhammed, sözleriyle Müslümanları bilimsel çalışmalar yapmaları için teşvik etmiştir.
Hz. Muhammed’in gösterdiği yolda ilerleyen Müslümanlar, Orta Asya’dan Atlas Okyanusu’na kadar geniş bir alanda büyük bir medeniyet kurdular. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle bu medeniyet daha da güçlendi ve yayıldı. Türk-İslam medeniyeti adını alarak 9. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar bilimsel gelişmelere öncülük etti. Bu süreçte Müslüman bilginler deney ve gözleme dayalı bilimsel araştırmalar yaparak astronomi, coğrafya, matematik, tıp, kimya, fizik gibi bilim dallarında önemli buluşlar yaptılar.
Türk-İslam medeniyetinde bilimsel gelişmeler Abbasi Devleti döneminde hız kazandı. 8. yüzyıl sonlarında Beytü’l-Hikme adıyla kurulan akademi daha sonra Darü’l-Hikme olarak adlandırılmaya başlandı. Zengin bir kütüphaneye sahip Darü’l-Hikme’de her bilim dalı için ayrı bölümler vardı. Burası bilim insanları, sanatçılar, tercümanlar, yazarlar ve şairlerle dolup taşıyordu. Arapçadan Yunancaya kadar çok sayıda dil konuşuluyordu. Sicilya ve Bizans İmparatorluğu kütüphanelerinden getirilen eserler Arapçaya tercüme ediliyordu. Bilimsel gelişmeler daha sonra Türk-İslam devletleri döneminde de devam etti. Büyük Selçuklu Devleti Dönemi’nde 11. yüzyılda Nizamiye Medreselerinin kurulması ile günümüzdeki üniversiteler düzeyinde eğitim veren okullar açıldı. Gözlemevleri, hastaneler, kütüphaneler açılarak bilimsel çalışmalar desteklendi. Çok sayıda bilim insanı yetişti. Bu bilim insanlarından bazıları;
el-Harezmî (ö. 863 ?)
Coğrafya, astronomi ve matematik alanında çalışmalar yaparak kitaplar yazdı. Darü’l-Hikme’nin yöneticiliğini yaptı. Matematiğin bir dalı olan cebir biliminde yaptığı çalışmalar nedeniyle “Cebirin Babası” olarak tanındı. Hint rakamlarını inceleyerek “0” (sıfır) rakamını ilk defa kullandı. Böylece günümüzde kullandığımız onlu sayı sistemi ortaya çıktı. Enlem ve boylam daireleriyle ilgili ölçümler yaptı. Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketlerini gözlemledi.
İbn-i Firnas (ö. 887 ?)
Astronomi, müzik, mühendislik alanlarında çalışmalar yaptı. Bir planör yaparak uçmayı deneyen ilk bilim insanlarından biridir. İlk denemesindeki başarısızlığına rağmen tasarımını geliştirerek ikinci denemede on dakikadan fazla uçmayı başardı.
Fârâbi (ö. 950)
Felsefe, mantık, astronomi, müzik alanlarında çok sayıda eser kaleme aldı ancak bunların çok az kısmı günümüze ulaştı. Felsefe alanındaki çalışmalarıyla “birinci öğretmen” kabul edilen İlk Çağ filozofu Aristo’dan sonra “ikinci öğretmen” olarak tanındı. Ses dalgalarıyla ilgili deneyler yaptı ve müzik aletlerinin yapımı için kurallar belirledi.
İbn-i Sînâ (ö.1037)
Tıp, felsefe, matematik, astronomi, kimya gibi farklı bilim dallarında iki yüzden fazla eser verdi. En önemli çalışmalarını tıp alanında yaptı. Mikroskobun icadından önce mikropların hastalıklara neden olduğunu buldu. Tıp alanında bilimsel deneylere önem vererek ilk defa sonda aletini kullandı ve damar içi şırıngasını yaptı. Avrupa’da “Avicenna (Avisenna)” adıyla tanındı ve “El-Kanun Fi’t-Tıb” (Tıbbın Kanunu) isimli eseri burada 17. yüzyıla kadar tıp eğitiminde kullanıldı.
İbn-i Heysem (ö. 1038 ?)
Fizik, matematik gibi alanlarda çalışmalar yaptı. Görmenin nasıl gerçekleştiğini araştırdı. Fotoğraf makinesinin geliştirilmesinde önemli yeri olan “karanlık oda” da deneyler yaptı. Görmenin gözden çıkan ışınlarla gerçekleştiği görüşünün yanlışlığını ispatladı. Fizik biliminde teorilerini sınamak için deney yapan ilk bilim insanlarından biri oldu.
el-Hâzinî (ö. 1155 ?)
Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Sultan Sencer’in desteğiyle fizik, kimya, matematik ve astronomi gibi bilim dallarında eserler verdi. Deney ve gözleme büyük önem vererek hassas teraziler, yer çekimi, basınç gibi konularda çalışmalar yaptı. Bütün cisimlerin yerkürenin merkezine doğru bir kuvvetle çekildiğini Newton’dan (Nivtın) yüzlerce yıl önce tespit etti. İcat ettiği terazi, metallerin saf olup olmadığını ve özgül ağırlıklarını tespit edebiliyordu.
el-Cezerî (ö.1206 ?)
Günümüzde Şırnak’ın ilçesi olan Cizre’de doğdu. Anadolu’daki Türk beyliklerinden biri olan Artuklular’da görev yaptı. Mühendislik alanında yaptığı çalışmalarla tanındı. Çağımızda birçok alanda kullanılmaya başlanan robotların ve otomatik makinelerin ilk örneklerini yaptı. Kısa adı “Kitabü’l-Hiyel” (Mekanik Araçlar Kitabı) olan eserinde kendi icadı olan su saatleri, otomatik kontrol düzenleri ve fıskiyeler gibi aletlerin çalışma prensiplerini açıkladı.
İbn-i Haldûn (ö.1406)
Sosyoloji, tarih, felsefe ve siyaset alanlarında çalışmalar yaptı. Yaşadığı yerlerdeki toplumların geleneklerini ve yaşam şekillerini inceleyerek sosyolojinin yani toplum biliminin temellerini attı. “Mukaddime” , adıyla bilinen eserini Kitabü’l-İber isimli kitabına giriş olarak yazdı. Bu eserde tüm devletlerin canlılar gibi doğum, gelişme, duraklama ve ölüm evrelerinden geçeceğinden söz etti. Taraflı görüşlerin ve doğrulanmamış bilgilerin aktarılmasına karşı çıktı.
Ali Kuşçu (ö.1474)
Astronomi ve matematik alanlarında çalışmalar yaptı. Bilim insanı ve hükümdar olan Uluğ Bey’in öğrencisi oldu. Akkoyunlu Devleti’nin elçisi olarak İstanbul’a geldi. Fatih Sultan Mehmet’in teklifi üzerine elçilik görevini tamamlayıp İstanbul’a geldi. Burada medresede ders vermeye başladı. İstanbul’un enlem ve boylamını hesaplayarak çeşitli güneş saatleri yaptı. Ay’ın haritasını çizmesi nedeniyle Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından Ay’daki bir bölgeye ismi verildi.

Piri Reis (ö.1553)
Osmanlı Devleti’nin donanma komutanlarından olup coğrafya alanında önemli eserler verdi. “Kitab-ı Bahriye” (Denizcilik Kitabı) adlı eserinde Akdeniz limanlarını tanıttı. Piri Reis’in bir bölümü günümüze ulaşmış Dünya haritası, Amerika kıtasının doğu kıyılarını gösteren en eski haritadır. Bu harita, sınırları sonraki yıllarda çizilen birçok haritadan daha doğru olarak göstermektedir.
Kâtip Çelebi (1609-1657)
Asıl adı Mustafa’dır. Hacı Halife ve Hacı Kalfa adıyla da tanınır. Dönemin ünlü bilginlerinden ders alarak tarihten tıpa, coğrafyadan astronomiye kadar geniş bir alanda kendisini yetiştirdi. Çok sayıda eseri arasında en önemlileri tarih, coğrafya ve bibliyografyayla ilgili alanlarıdır. En tanınmış eserlerinden olan Tuhfetü’l-Kibar fi Esfari’l-Bihar’da Osmanlı denizciliğinin bir tarihçesini anlatır. Coğrafya alanında yazdığı Cihannüma, Osmanlı coğrafyacılığında yeni bir çığır açmıştır. Bu eser o güne dek hemen hemen hiç yararlanılmayan Batı kaynaklarını Osmanlı coğrafyacılığına tanıtması bakımından büyük önem taşır.
Yorumlar
Yorum Gönder